Şifre Yasası'nın Çıkışı: Blok Zinciri'nin Ötesinde Ulusal Güvenlik Değerlendirmeleri
1 Ocak 2020'de, "Çin Halk Cumhuriyeti Şifre Yasası" resmen yürürlüğe girdi. Bu, ülkemizin şifre alanını düzenleyen ilk yasasıdır, daha önce yalnızca 2007'de yayımlanan "Ticari Şifre Ürünleri Kullanım Yönetmeliği" gibi ilgili düzenlemeler vardı.
Birçok insan "şifre" ve "şifre yasası" kavramlarını yanlış anlıyor ve bunun hükümetin kişisel şifreleri yönettiğini düşünüyor. Aslında, şifre yasasındaki şifre, şifreleme koruması ve güvenlik doğrulaması için kullanılan teknoloji, ürün ve hizmetleri ifade eder ve günlük kullanımda kullanılan giriş şifresinden esasen farklıdır.
Bazı görüşler, şifre yasasını Blok Zinciri teknolojisi ile ilişkilendiriyor ve hükümetin Blok Zinciri gelişimini kontrol etme niyetinde olduğunu düşünüyor. Şifre yasası gerçekten de Blok Zinciri'ni etkileyebilir, ancak bununla sınırlı kalmak, perspektifin çok dar olduğu anlamına gelir. Şifre teknolojisi, iletişim ve ticari faaliyetlerde yaygın olarak kullanılmaktadır; Blok Zinciri yalnızca bunun çok küçük bir parçasıdır. Şifre yasasının kapsamı, Blok Zinciri'nden çok daha geniştir ve ulusal iletişim ve ekonomik faaliyetler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Şifre yasasının yürürlüğe girmesi, dünya genelinde şifreleme teknolojisinin kullanımı ve yönetimine dair tutum değişiklikleri ile ilgilidir. Son yıllarda, Avrupa ve Amerika'daki ülkeler, şifreleme ve şifre çözme teknik çözümlerini teşvik etmeye başladı ve bu durum toplumda tartışmalara yol açtı. Ülkelerin hükümetleri, bireysel gizlilik koruması ile ulusal güvenlik gereksinimleri arasında bir denge arayışındadır.
Amerika bu alanda en ileri giden ülkedir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Amerika şifreleme teknolojisini bir silah olarak yönetmeye aldı. 1990'larda, Amerika Ulusal Güvenlik Ajansı arka kapılı telefon çiplerini tanıtmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı. Snowden olayıyla ifşa edilen Prism Programı ve Bullrun Programı dünyayı şok etti ve büyük ölçekli bir mahremiyet ihlali olarak görüldü.
"Son Snowden" döneminde, "Beş Göz İttifakı" merkezli Batı ülkeleri geri adım atmadı, aksine yasalarla gözetim yetkilerini genişletmeyi amaçladılar. 2016 yılında, İngiltere "Soruşturma Gücü Yasası"nı kabul etti ve bu yasa "Gözlemci Anayasası" olarak adlandırıldı. Bu yasa, hükümetin kişisel verileri geniş çapta toplamasına izin veriyor ve büyük tartışmalara yol açtı. 2018 yılında, Avustralya "Şifreleme Karşıtı Yasayı" kabul etti ve internet hizmeti sağlayıcılarından hükümete iletişim içeriklerini deşifre etme konusunda işbirliği yapmalarını talep etti.
Bu eylemler, Batı ülkelerinin şifreleme teknolojisi alanında kontrolü artırdığını göstermektedir. Çin'in "Şifreleme Yasası"nın çıkarılması, bu bağlamda bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Eğer Çin, küresel istihbarat sisteminde inisiyatif almak istiyorsa, şifreleme teknolojisi alanında bir şeyler yapmalıdır.
Tarihsel olarak, şifreleme teknolojisi ulusal güvenlik açısından son derece önemlidir. II. Dünya Savaşı sırasında, şifrelerin çözülmesi savaşın gidişatını önemli ölçüde etkilemiştir. Blok Zinciri'nin ortaya çıkışı, kriptografinin uygulamalarının yeni bir aşamaya girdiğini işaret etmektedir; ülkelerin ilgili yasaları yoğun bir şekilde çıkarması, şifreleme teknolojisine verilen önemin benzeri görülmemiş bir şekilde arttığını göstermektedir.
"Şifre Yasası"nın uygulanması, Çin'in bu barut kokusuz savaşa resmi olarak katıldığı anlamına geliyor. Küresel şifre teknolojisi rekabetinin giderek kızıştığı bugünlerde, bu oyun yeni başlıyor.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Şifre Yasası'nın yürürlüğe girmesi, ulusal şifre güvenliğinde yeni bir dönem başlatıyor.
Şifre Yasası'nın Çıkışı: Blok Zinciri'nin Ötesinde Ulusal Güvenlik Değerlendirmeleri
1 Ocak 2020'de, "Çin Halk Cumhuriyeti Şifre Yasası" resmen yürürlüğe girdi. Bu, ülkemizin şifre alanını düzenleyen ilk yasasıdır, daha önce yalnızca 2007'de yayımlanan "Ticari Şifre Ürünleri Kullanım Yönetmeliği" gibi ilgili düzenlemeler vardı.
Birçok insan "şifre" ve "şifre yasası" kavramlarını yanlış anlıyor ve bunun hükümetin kişisel şifreleri yönettiğini düşünüyor. Aslında, şifre yasasındaki şifre, şifreleme koruması ve güvenlik doğrulaması için kullanılan teknoloji, ürün ve hizmetleri ifade eder ve günlük kullanımda kullanılan giriş şifresinden esasen farklıdır.
Bazı görüşler, şifre yasasını Blok Zinciri teknolojisi ile ilişkilendiriyor ve hükümetin Blok Zinciri gelişimini kontrol etme niyetinde olduğunu düşünüyor. Şifre yasası gerçekten de Blok Zinciri'ni etkileyebilir, ancak bununla sınırlı kalmak, perspektifin çok dar olduğu anlamına gelir. Şifre teknolojisi, iletişim ve ticari faaliyetlerde yaygın olarak kullanılmaktadır; Blok Zinciri yalnızca bunun çok küçük bir parçasıdır. Şifre yasasının kapsamı, Blok Zinciri'nden çok daha geniştir ve ulusal iletişim ve ekonomik faaliyetler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Şifre yasasının yürürlüğe girmesi, dünya genelinde şifreleme teknolojisinin kullanımı ve yönetimine dair tutum değişiklikleri ile ilgilidir. Son yıllarda, Avrupa ve Amerika'daki ülkeler, şifreleme ve şifre çözme teknik çözümlerini teşvik etmeye başladı ve bu durum toplumda tartışmalara yol açtı. Ülkelerin hükümetleri, bireysel gizlilik koruması ile ulusal güvenlik gereksinimleri arasında bir denge arayışındadır.
Amerika bu alanda en ileri giden ülkedir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Amerika şifreleme teknolojisini bir silah olarak yönetmeye aldı. 1990'larda, Amerika Ulusal Güvenlik Ajansı arka kapılı telefon çiplerini tanıtmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı. Snowden olayıyla ifşa edilen Prism Programı ve Bullrun Programı dünyayı şok etti ve büyük ölçekli bir mahremiyet ihlali olarak görüldü.
"Son Snowden" döneminde, "Beş Göz İttifakı" merkezli Batı ülkeleri geri adım atmadı, aksine yasalarla gözetim yetkilerini genişletmeyi amaçladılar. 2016 yılında, İngiltere "Soruşturma Gücü Yasası"nı kabul etti ve bu yasa "Gözlemci Anayasası" olarak adlandırıldı. Bu yasa, hükümetin kişisel verileri geniş çapta toplamasına izin veriyor ve büyük tartışmalara yol açtı. 2018 yılında, Avustralya "Şifreleme Karşıtı Yasayı" kabul etti ve internet hizmeti sağlayıcılarından hükümete iletişim içeriklerini deşifre etme konusunda işbirliği yapmalarını talep etti.
Bu eylemler, Batı ülkelerinin şifreleme teknolojisi alanında kontrolü artırdığını göstermektedir. Çin'in "Şifreleme Yasası"nın çıkarılması, bu bağlamda bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Eğer Çin, küresel istihbarat sisteminde inisiyatif almak istiyorsa, şifreleme teknolojisi alanında bir şeyler yapmalıdır.
Tarihsel olarak, şifreleme teknolojisi ulusal güvenlik açısından son derece önemlidir. II. Dünya Savaşı sırasında, şifrelerin çözülmesi savaşın gidişatını önemli ölçüde etkilemiştir. Blok Zinciri'nin ortaya çıkışı, kriptografinin uygulamalarının yeni bir aşamaya girdiğini işaret etmektedir; ülkelerin ilgili yasaları yoğun bir şekilde çıkarması, şifreleme teknolojisine verilen önemin benzeri görülmemiş bir şekilde arttığını göstermektedir.
"Şifre Yasası"nın uygulanması, Çin'in bu barut kokusuz savaşa resmi olarak katıldığı anlamına geliyor. Küresel şifre teknolojisi rekabetinin giderek kızıştığı bugünlerde, bu oyun yeni başlıyor.